İNCİR YAZISI

Bahçemdeki ncir ağacını inceliyorum. Erik,şeftali,portakal ve diğerlerinin yanında bir mülteciye , yaban kimselere benziyor kendi memleketlnde. Çocukluğuma götürüyor beni biraz mistik biraz üzgün yönleri ile. Yıkılan toprak evlerin genelde ocaklarında görürdüm onları meğer küldeki potasyum canlandırıyormuş ocağımıza dikilen incir fidanlarını. Kuru beyaz kemiği andıran dalları kül olduğunda en temiz çamasırları yıkar, altında oturup uyuyanların başına gelen ürkütucü hikayeler yaşlılarca anlatılırdı. İncirlerin olgunlaşıp lezzet kazanması için öğleden önce poyraz öğleden sonrası için deniz yeline ihtiyaçları vardır. Tepeyeli dediğimiz kavurucu kuzey rüzgarı ise incirler için tam bir felakettir ki akrepler de bu havada mutlak yeryüzüne çıkarlar. Belki de biz insanlar da belli zamanlarda belli rüzgarlara maruz kalmalıyızdır. Nefesim yetse yön ve elementleri de bu yazıya dahil eder bagua denilen hatta selcukilerde de yer tutan bu ilişkiyi yazardımya neyse. Bir incir ağacı olsaydım diyorum, dünyayı nasıl görürdüm ? Bencileyin kuru olan toprağa saldığım köklerimden çektiğim suyu, yakıcı ağustos güneşini, üzerimde dolanan minik böcekleri,karıncaları, meyvelerimi gagalayan saksağanı nasıl görürdüm ? Ne çareki insanım. Ağaçlar da şüphe duyar mı acaba ? Geçen yaşlı bir amca dut çatalıyla su bulmayı öğretmeyi denedi mesela. Suyu tesbit ettiği yere geldiğimde ellerimdeki çatalın ucu öyle havalandı ki neredeyse yüzüme isabet edecek idi.Zihnimde beliren soru:”Bunu istediğim için bilmeyerek kendim mi yaptım ?” İnsan olmak şüphe duymak mı gerçekten? Yahut ‘şey’lere bodaslama dalmak ? Karate senseimin bir sözü vardı” Rakibinizin yumruğuna kafa atacaksınız ” Ya rakip gölgemiz ise ve biz kan revan içinde kalana dek duvarlara kafa atıyorsak ? Öte yandan evrimsel olarak başarılı olmak ilerleme mi gerçekten? Birkaç gündür evdeydim, dışarı çıktığımda farkettim içinde yaşadığımız zaman ve mekan görüş mesafemizi kısaltıyor. Yer yer 30 cmye ! Dağlar ve ufuk çizgisine bıraktığım bakışlarım gözlerimi rahatlatırken zihnime perspektif kazandırıyor. Muhtemelen beynin fiziksel yapısını da şekillendiriyor. Bir Kurusawa filminde yaşasaydım diyorum. Köy”de mesela…

İNCİR YAZISI” için bir yorum

  1. Burnumun ucunu dahi göremediğimi kabul edebildikçe İncir ağacının sesini daha iyi duyuyor gibiyim…
    Sonra durup ‘kendine gel,’ diyorum, ‘burnunun ucu kim sen kim…”
    Hem kim bilir, belki kafa attığımızı sandıklarımız sadece birer sabun köpüğüdür.

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s