Tot Usta , işinde gayet mahir bir mumyacıydı ve evinin bodrumunda mumyaladığı tüm o ölü bedenletle birlikte yaşıyordu. Okul arkadaşı olan o küçük zorba, ilk sevdiği kız, annesi babası hatta kedisi dahil hepsini mumyalamıştı.Öyleki artık evin küçük odasına hepbirlikte sığamaz olmuşlardı. Tot Usta bu kalabalıktan sıkılmış olacakki kendisini de mumyalamaya karar vermişti. O gün tüm cerrahi aletlerini,tılsımlarını, yağ ve buhurlarını yanıbaşındaki gümüş tepsiye yetleştirmiş, Mısırın Ölüler Kitabı’ndan bir bölümü yüksek sesle okudu: “Kendisi icin tüm bunlar yapılan her Ruh, kutsal bir tanrı olacak Neter-Kherd’de ve Osirisin izinde olacak, düzenli olarak ve sonsuza dek.”
Kemik saplı ince bıçağıyla karnının sol yanında bir kesi açtı. Elinin geçebileceği kadar geniş bir oyuk oluştuguna kanaat getirdikten sonra kanlı bıçağı parşömenin üzerine bıraktı. Sağ elini ki -hiç titremiyordu- açılan kesikten karın boşluguna daldırdı. Elini beden boşlugunda sağa sola gezdirip yeterince araştırma yaptıktan sonra iç organlarını birer birer çıkarmaya başladı. Öfke dolu karaciğeri, korku dolu bobreği ve hüzünlü akciğerini birer birer önündeki kavanozlara yerleştirip ağızlarını mühürlüyordu. Yerinden ayrılan her bir organla birlikte Tot Usta’nın yüzüne sanki içi ferahlıyormuş gibi geniş bir tebessüm yayılıyordu. Sıra kalbe geldiğinde duraksadı. Kalbini incinmesi mukadder bir yavru kusu okşar gibi balmumu ve reçine karışımıyla sıvayıp yerinde bıraktı. Bedenindeki nemden kurtulmak için içini onlarca kilogram agırlığında bembeyaz tuzla doldurdu. Öyleki bedeninin dışına beyaz bir aydınlık yayılıyordu. Hayatı boyunca bir yük olduguna inandığı ve ne işe yaradığını bir türlü bilemediği beynini çıkarmaya gelmişti sıra. Çengelli iğneye benzer iri bir cerrahi aracı burun boşluğundan kafatasının içine doğru uzattı. O gri renksiz maddeyi yavaş yavaş burnundan çekip cıkarmaya başladı. Beynin dışarı çıkan her parcasıyla birlikte önce aydınlanan yüzü soluklaşmaya , parlayan gözleri donuklaşmaya başladı. Dışarıdan bakınca huzur mu boşluk mu olduğu anlaşılamayan bir ifade yüzüne yansımıştı. Tot Usta böylelikle kendini mumyalama işleminin sonuna gelmişti. İri kenarlı, uzun keten şeritlerle kendini sarmalamaya koyuldu. Bir örümceğin avını ağıyla sarması gibi sardı, sardı. Bu ruh kozasını örmeyi bitirdikten sonra güzel kokulu yağlar ve reçineyle kaplayıp son bir kez daha kendini sarmaladi. İşlem tamamdı. Yerinden kalktı, ağır adımlarla yürüyüp yanına geldiği tahta sedire son bir kez uzandı. Artık yerinde olmayan gözlerini tavana dikip uzun sürecek olan uykusundan evvel son bir kez mırıldandı: “Çoğunluğun ağzına göre yargılanmama izin verme. Senin namına savastım, sana senin adının hatırına geldim. Dünyadayken saf bulunduktan sonra ruhumun yükselmesine izin ver.”
N’aptınız… bunlar yerin yedi kat altında, kırmızı mum ve yeşil demirler eşliğinde anlatılır.
BeğenLiked by 1 kişi
Muhtemelen ne yazdığımı kendim de tam olarak anlamıyorum. Kuyruğum tutuşmuş gibi kendi etrafımda döne döne yazıyorum hocam 😊
BeğenBeğen